28 Ocak 2018 Pazar

Novi Sad / Ocak 2018

Sırbistan ülke sınırlarına girmişken Belgrad'la yetinmeyip başka bir şehirde görmek isteyenler için en iyi alternatiflerden biri Novi Sad, benim naçizane önerim önce Novi Sad'ı keşfedin sonra Belgrad'a geçin.

 Novi Sad'a nasıl ulaştık?

Novi Sad'da bir havalanı olmasına rağmen Türkiye'den buraya direkt uçak yok bu yüzden Novi Sad'a giden her yol Belgrad'dan geçiyor. Nikola Tesla havalanına indikten sonra ilk alternatif A1 isimli kırmızı belediye otobüslerini tercih etmek,bu otobüsler sizi Belgrad otogarına getiriyor o da zaten şehrin merkezinde. otogar ve tren istasyonunun hemen yanyana olması büyük avantaj ki bu size iki seçenek sunuyor  Novi Sad'a trenle mi gideyim yoksa otobüsle mi? tren yolculuğunu tecrübe etmedik ama otobüs yolculuğu sürprizlerle doluydu alternatif bir Belgrad turuna katılmış gibi olduk şehrin yürüyerek gidemeyeceğimiz noktalarından geçtik. Tuna nehrinin üstündeki köprüyü geçtiğimiz o an unutulmazdı. Novi Sad otogarına indiğinizde hayallerinizin yıkılmasına izin vermeyin sizi karşılayan mekan bir Anadolu kasabasından farksız değil,hem binanın kendisi hem çalışanlar halkın geri kalanına göre biraz daha soğuk ama bu sizi hemen bir taksi ayarlayıp biran önce kalacağınız otele gitmekten alıkoymasın. Biz şehrin hemen merkezindeki otelimize 300 Sırp Dinarı (sonraki kısımlarda RSD diye bahsedeceğim) karşılığında ulaştık (ocak 2018 kuru 1RSD:0,04 TL ). bagajınız çok değilse hava da yürümeye müsaitse otogarla şehir merkezi arası yaklaşık 2km rahatlıkla yürünebilir, bizim 2 koca valizimiz olduğu için göze alamadık.

Nerede Konakladık

Biz konaklama için  booking.com üzerinden  Hotel Fontana'yı tercih ettik ,bu otelin diğerlerinden farkı oda + kahvaltı konseptli olmasıydı. Otelin en büyük ayrıcalığı  çok merkezi bir konumda olması ve bu merkeziliğine rağmen gürültüden bir o kadar uzak olması hemen meydana bakan oteller de bulabilirsiniz ama onlarda da hiç dinmeyen bir şehir kalabalığı ve   sokakların kendilerine has seslerini duymak kaçınılmaz. Sırbistan genelinde otelcilik anlayışı Türkiye ile kıyaslanamayacğı için beklentiniz yüksek olmasın. en önemli kriterler olan güvenlik,temizlik , merkeze yakınlık ve resepsiyon hizmetleri bizi oldukça memnun etti hiçbir sorunla karşılaşmadan konaklama sürecimizi başarıyla sonlandırdık. 


peki ya Kahvaltı ?

Sırbistan genelinde kahvaltı tam anlamıyla minimal ,öyle zeytinli peynirli, kaşarlı sucuklu, ev yapımı reçelli bol yeşillikli kahvaltılar aramasın gözleriniz, orada geleneksel diye kabul edilen kahvaltı 3 yumurta, tereyağı ve marmelat, alternatifleri içi tamamı pork(domuz etinden ) yapılan omlet ya da sandviç ama ben kahve ve kruvasanla da doyarım derseniz adım başı sıralanan kafelerde bulmanız mümkün. konakladığımız Hotel Fontana'nın farkı açık büfe kahvaltı sunan tek mekandı. burada zeytin sadece pizza üzerinde görebileceğiniz bir seçenekten öteye geçemiyor. 



Novi Sad'da ne yaptık?

her saatte heryere yürüdük ama en güzel  yol Petrovaradin Kalesi'ne giden güzergahımız oldu,tam Tuna üzerine konmuş o sevimli köprüde durduk, karşılıklı göz kırpan graffitilere baktık, hemen altınızdan geçen kömür taşıyan yük gemilerini izledik ve  hiç bitmeyecekmiş gibi görünen kale merdivenlerine tırmandık sonra o kaleden şehri seyre daldık... her köşeden bir başka güzel göründü gözümüze , her metrekaresi bir başka seyirtepeydi adeta ,  Novi Sad'da görmeye değer tüm kilise,katedral,müze ya da tarihi yapı bu kaleden o kadar güzel görünüyor ki daha sabah o yakadan bu yakaya bakıyor olduğuna inanamıyor insan. Kalenin tamamı sanat galerisi/atölyesi şeklinde hizmet vermekte Ekim ayında da Exit festivaline ev sahipliği yapmakta.biz Ocak ayında burada olmamıza rağmen hiç üşümeden keşfimizi tamamlayıp şehre geri dönecek kadar şanslıydık.
 








Novi  Sad'da hemen merkezde 4 koldan hadi bana gel ,hayır bana gel diyen destansı yapılar var, çağrılarına kulak vermemek imkansız günün her saati güneşin konumuna göre ışığa uyum sağlayıp onyüzlerce fotoğrafını çekmenizi isteyen bu binalara bulunduğumuz süre boyunca defalarca uğradık hadi şimdi onlara bakalım.
1. (Katolik ) Meryem'in Adı  Kilisesi , hemen şehir  meydanında (---Trg Slobode 





bu kilise katedral diye de geçiyor  Novi Sad'ı anlatan blog ve sitelerde,  içeride çektiğimiz çoook daha güzel nice fotoğraf var ama spoiler olmasın heyecanı kaçmasın en güzel resim henüz çekilmeyendir diyerek o görevi sana devrediyoruz sevgili okur.

 2.(ortodoks) Saint George’s Katedrali




3. Vojvodina Müzesi : Hemen şehrin merkezinde yer alan ve tam turu yaklaşık 1 saatinizi alacak bu müze tarih öncesi çağlardan 21.yy ın başlarına kadar bu topraklarda var olmuş medeniyet kalıntılarını sunuyor size, yine sayısız  fotoğrafla ayrıldık buradan ama hepsini paylaşıp merakı öldürmek istemeyiz.










4. The Dormition of the Virgin Mary Church - Meryem'in  Ölüme kilisesi
Novi Sad'a gelmeden önce hatmettiğimiz hiçbir blog ya da gezi sitesinde denk gelmediğimiz şans eseri kaldığımız otelde bize verilen gezilecek yerler haritasında görüpte gittiğimiz hemen merkezde belediye binasının yan tarafı Ulusal Tiyatronun arkasına denk gelen bir kilise burası , merkezdekiler gibi turizm amaçlı hemen iki poz çekip çıkayımcılar yoktu burada insanlar içeri girerken ayrı bir uhreviyata bürünmüş dua okurken ağlar haldeydiler ambiyansı bozmamak inanca saygı duymak amacıyla çok da fazla kalmasan kiliseyi şöyle bir gezip çıktık , o kadar çok dua eden vardı ki resim çekmeye çekinip kısa bir video çekebildik .




16 Ocak 2014 Perşembe

I'm nobody ...


 I'm nobody! Who are you?
 Are you nobody, too?
 Then there's a pair of us -- don't tell!
 They'd banish -- you know!
 How dreary to be somebody!
 How public like a frog
 To tell one's name the livelong day
 To an admiring bog!

        *** Emily Dickinson****


 "ben hiçkimseyim! ya siz kimsiniz?
 siz -de mi- hiçkimsesiniz?
 yani bir çift mi var bizden?
 söylemeyin! duyururlar- biliyorsunuz?
 nasıl da sıkıcıdır -harhangi biri- olmak!
 nasıl da göz önünde -tıpkı bir kurbağa-
 adınızı söylemek - bütün haziran boyu-
 hayran bir bataklığa! "


          okumayı dinlemeyi tekrar tekrar çevirmeyi en sevdiğim şiir...Ameika'nın ilk bayan modern şairi ve ne hikmetse oda manik depresif tüm başarılı edebiyatçılar gibi...

15 Ocak 2014 Çarşamba

ahh misss kokular

bir oda hatta ev dolusu parfümüm olsa yinede yetmez bana the world is not enough but its such a perfect place to start ..... geldi takıldı dilimin ucuna birden...2014 e mesajlar 1: sevgili evren senden istediğim parfümler aşağıdaki gibidir, ki biliyorum istesem hepsini alırım ama ben bunları tatlı tesadüflerle hoş sürprizlerle renkli anılarla dünyayı gezerek almak istiyorum...
işte ilk bakışta burnumun kımıl kımıl olduğu cennet vadeden kokular... bütün gün douglas gibi tekin acar gibi mismismis kokmak ne kadar güzel olurdu kim bilir? acaba önceki hayatımda simyacı mıydım ?

11 Ocak 2014 Cumartesi

çocukluk

ilk defa sirke gittim içimdeki Hayvan hakları koruyucusu buna karşı çıksa da rüyamda sabaha kadar işkence gören hayvanlar için ağlasamda (özellikle öldürülen fil yavrusu kısmı çok acıklıydı ) bu kadar mutlu olacağımı tahmin edemezdim. kendimi affettim mi hayır :( ihanetim bir ömür benimle yaşayacak,çemberden atlayan kaplanın o raddeye gelebilmek içim maruz kaldığı refleks kırılması onu artık vahşi doğanın korkutucu hayvanı olmaktan çıkarıp kocaman dişsiz bir kedi haline getirdi ve ben bunu izleyerek bu olayı pekiştiren uyaranlardan biri oldum şaşkınlik nidalarım ve alkışlarımla :( özür dilerim çok özür dilerim...
bunlarda sirk gerçekleri ...sirkte yaşanan hayvan istismarı... bu günah çıkarma yazısı kim için neden yazıldı bilmiyorum ama işte "bitter sweet life" ...

10 Ocak 2014 Cuma

Hide&seek Önüm arkam sağım solum sobe

Daha o yaşta başlamış insan evladı kaçamak yapmaya hayat böyle işte 7/70 hesabı boşuna söylenmiyor bilirkişilerce...